“Yolumuzdan dönmeyeceğiz”
1) Yavuz’un 23 Nisan 1514 tarihli ilk mektubu İzmit’ten yazılmış olup Farsçadır ve Tacizade Cafer Çelebi tarafından kaleme alınmıştır. Safevi casusu Kılıç eliyle gönderilen mektupta Şah İsmail’in zındıklığı mülhidlikle birleştirdiği, fitne çıkardığı, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’e küfrettirdiği, tövbe istiğfar etmezse gelip topraklarını alacağını yazmış, zırh giyip kılıç kuşandığını ve yola çıktığını dile getirmiş, kısacası meydan okumuştur.

3) Yavuz’un Erzincan’dan yazılmış üçüncü mektubu ise Türkçedir. Azerbaycan’a doğru gelmekte olduğunu söyleyen Yavuz, Şah İsmail’e korkmaması için bir miktar askerini geride bıraktığını yazıyor, topraklarına girdiği halde kendisinden kaçmasına mânâ veremediğini söylüyor, ölümden korkanların kılıç kuşanması ve ata binmesi münasip olmaz, diyor, eğer bir parça “gayret ve hamiyyet” varsa karşısına çıkmasını istiyordu.
4) Ancak son mektup yola çıktıktan sonradır ki Şah İsmail’in Farsça mektubu Yavuz’a ulaşır. Yavuz’unkilere kıyasen yumuşak sayılabilecek bir üslupta yazılmış olan mektubunda İsmail, alttan almakta ama kendisine karşı kullanılan üslubu bir sultana yakıştıramadığını, bunların ancak afyonla sarhoş olmuş kâtiplerin yazabileceğini, bu nedenle bir kutu afyon gönderdiğini ama savaşa da hazır bulunduğunu yazmaktaydı.
5) Ve Yavuz’un o sert finali. Yine Türkçe ve yine hasmını yerin dibine batıran bir üslup. Çermik’ten yazılmıştı. Ülkesine girdiği halde Şah İsmail’in ordusunun daima kaçtığı, toprakların bir hükümdarın nikâhlısı gibi olduğu, erkek ve merd olanların ona başkasının elinin değmesini isteyemeyeceği vs. belirtiliyor ve “Miğfer yerine mi’cer (yaşmak) ve zırh yerine çadır (çarşaf) ihtiyar eyleyüb serdarlık sevdasından ve sipehsalarlık hevasından feragat eyleyesün” deyip kendisine bir kadın elbisesi gönderiyordu.
Çaldıran’dan bir hafta kadar önce yazılan mektup köprülerin atıldığı anlamına geliyordu. Öte yandan Yavuz, Eleşkirt civarında ayaklanan yeniçerilerin arasına korkusuzca dalarak şöyle haykırmıştı:
“Şahın adamları efendileri için can verirken içimizdeki bazı gayretsizler buralara kadar gelmiş olan bizleri geri döndürmeye uğraşıyorlar. Yolumuzdan dönmeyecek ve emre itaat edenlerle devam edeceğiz. Geri dönerlerse ‘din-i mübîn’ yolundan dönmüş olurlar. Eğer er iseniz benimle hem-inan ve revan olun. Yoksa yalnız başıma da giderim.”
Velhasıl Yavuz’u ‘Yavuz’ yapan şey, davasındaki gevşemezliğiydi.
20 Eylül 2015, Pazar / Mustafa Armağan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder